Luis Buñuel
1962
*****
Bunuel hakkında söylenecek çok söz var diye bir türlü birşey yazmaya cesaret edemiyordum. Fakat artık yeter, bu yüzden en sevdiğim filmleri yazamıyorum. Bir yerden başladım artık gerisi gelir her halde.
Sürrealist sinemanın babası dedikleri bu insan bir İspanyol. İlk izlediğim filmi 1974 yapımı "Phantom of Liberty" idi ve hiç tanımadığım bir tadı vardı filmin. Filmi izledikten sonra bir süre ne seyrettiğime inanamadım. Bu kadar aykırı bir filmin ben doğmadan önce çekilmiş olmasının yanında, o zamana kadar haberdar olmamam da çok şaşırtmıştı beni. Kendi kendime, "bu dünyanın en güzel filmi olmalı, neden kimse bilmiyor?" demiştim. Neyse sonradan anlaşıldı ki tek bilmeyen benmişim.
Neden bilinmez Bunuel deyince ilk aklıma gelen hristiyanlığa yaptığı ateist göndermeler oluyor. Sinemacı ve yazar olarak inanılmaz işler başarmış, işinin her alanında son derece titiz ama beni kıs kıs güldüren işleri hep filmlerin içindeki ateist doku oldu. Bunuel filmleri, toplumun en temel yapısal ögelerini filmin içine koyduktan sonra birbirleriyle konuşturuyor diyebiliriz. Filmleri çok farklı konularda olsa da, her filminde polis, asker, din adamı, burjuva, uşak, vb temel sosyolojik roller bulunuyor. Her filmde bir sosyolojik olgu başrole geçip diğerleri ile konuşuyor.
Sürrealizm kısmına gelirsek, aslında Salvador Dali ile sıkı arkadaş olan ve ikisinin rüyalarını anlatan bir film de çekmiş olan Bunuel'in sürrealizm'i keşfettiği filan yok. Bence yaptığı şey, sürrealist bir anlatım tekniğini, müstehzi (carcastic demek. valla bu kadar türkçesini bulabildim idare edin.) bir dil ile birlikte kullanması ve anlattığı şeylerin gayet realistik konular olması. Woody Allen'da da aynı tarz vardır. Alay ettiği konular insanlık tarihinin en çok sorduğu sorulardır ve dünyanın her yerinde geçerli konulardır. Oysa filmin içinde öyle basitleştirilir ki izleyici kendi yarası olsa bile ekranda görünce gocunmaz güle oynaya izler, anlamadan yer yutar mevzuları. Örneğin, "Vicky Christina Barcelona" Türkiye'de vizyona girdi ancak filmin ardından maço erkekler topa, tüfeğe sarılıp "Gavatlara ölüüüm" diye haykırarak sokaklarda yürümediler. Çünkü zehir yavaş yavaş verilmişti bünyeye. Bunuel de aynı tekniği kullanıyor. Hatta gerektiğinde sürrealizmi kalkan olarak bile kullanıyor. Ancak filmi okuyanlar, "bu adam, çatır çatır dine sövüyor" diyebiliyorlar. Bunuel'in film çektiği dönemlerin toplumsal iklimini ve Franko faşizminin İspanya'yı nasıl etkilediğini düşünürsek, yönetmenimizin "çaktırmadan" tarz geliştirmesini doğal sonuç olarak görebiliriz. Pek de güzel olmuş. Sonunda ortaya çıkan filmler dünyayı değiştirme gücüne sahip olmuş, çaktırmadan.
The Exterminating Angel, üst sınıfın istemediği bir kapana kısılmasını anlatıyor. Bir grup şatafatlı zengin, bir opera gecesinin ardından arkadaşlarının evinde bir yemek davetinde buluşurlar. Yemekler yenir sofra toplanır, ancak kimse gitmez. Söz birliği etmişçesine misafirlerimiz o gece orada kalırlar. Nedense canları gitmek istemez. Sabah herşey anlaşılır. Odadan dışarı çıkmaları mümkün olmamaktadır. Nedeni ise yoktur. Ne kapı kapalıdır ne de başka bir engel vardır ama çıkılamamaktadır. Bunuel filmde, kendi değerleri, anlayışları içine kapanmış üst kesimi klosrofobi testine sokuyor. Sürreal bir kapan gerçek hayat sahnesine konulduğunda çok acayip duruyor. Oysa filmin konusu karakterler, zaten kafaları içerisinde kendilerini birçok kapana gönüllü olarak hapsetmişlerdir. Toplum tarafından çizilen alanlara gönüllü olarak giren bu insanlar bu sefer, sınırlarını hangi gücün çizdiği bilinmeyen bir odada kalırlar ve bu kez gönüllü olmazlar. İşte sınırların değil "sınırları çizen gücün" önemli olduğunun vurgulandığı film bir taraftan da konformizm'i sorguluyor.
Bunuel bu harika hikayeyi, özel efektler, ses kullanımı ve sinematografik uyum ile birleştiriyor. Oyuncuların hepsi çok iyiler. Bu film Bunuel filmleri arasında en sevdiğim değil ama ilk 5 içerisinde.
Aman, sinema kapanına kapılmadan, özgür seyirler...
1 yorum:
Sayende müstehzi ne demek diye öğrenecek 1-2 kişinin de dünyası kararmış oldu :) carcastic yoksa senin gmail şifren filan mı? :)
Yorum Gönder