30 Ocak 2009 Cuma

Burn After Reading
















2008
Joel Coen
Ethan Coen
***

Şöyle ki, kötü film hakkında yazmak çok sıkıcı olduğundan kısa keseceğim. Coen kardeşler'in Fargo, Big Lebowski veya No Country For Old Men'i gibi örneklerinden beklemeyin. John Malkowich, Brad Pitt, George Clooney ve diğerleri bir araya gelsede isteyince kötü film çekilebiliyor demek ki. 
11 Eylül saldırılarından sonra Amerikan halkının bütünen delirmesi ile gelinen noktada herkes ajan olmuştur. Bunu anlatıyor, buradan komiklik çıkardı ama beni gülümsetemedi bile. 
Tek ilgimi çeken John Malkovich ve  resimde gördüğünüz klasik Mercedes oldu. Ben de istiyom bir tane aynısından. 



29 Ocak 2009 Perşembe

Religulous























Larry Charles
2008
****

Larry Charles yönetmiş. Kimdir? "Borat", "Curb Your Enthusiasm", "Seinfeld" gibi işlerin yapımcılığını yapmış. Bu belgeseldeki komedi unsuru da buradan mı geliyor yoksa dinin kendisinden mi bilemiyorum. Bill Maher yazmış ve sunuyor. Kimdir? Kendi TV programlarını yapan bir yazar diyelim. Ağzı laf yapıyor, gençliğinde stand up yapmış. Bunları bir araya getirince ciddi olamayan bir belgesel ortaya çıkıyor. 
Peki ciddi olması gerekiyor mu? Hayır. Zaten din ile ilgili ciddiye alınacak bir taraf var ise o da icadından bu yana insanlara savaşarak birbirlerini öldürmeyi öğretmesidir ve biz dini ciddiye almayı bırakmazsak bu iş sürüp gidecek. 
Bir düşünün, hiç ateismin düşmanı olduğu için bir müslümanı öldüren ateist gördünüz mü? Veya bilimi engelliyor diye bir gen mühendisinin bir rahibi bıçakladığını? Ben görmedim. Ancak tersi çokça oluyor. Bu düşünceye dindarlar şöyle karşılık verirler: Din adına öldürenler dindar değildir, cahildir. Onların aksiyonunu dine yamamayın. Peki, nasıl oluyor da o kadar ateist arasından (Amerika'da oran %16) bir tek cahil çıkmıyor? Acaba ateistlerin hepsi akıllı olabilir mi? Bilemiyoruz.
Bizim belgeselimizin ana fikri de bu. Bilmediğimizi itiraf edip, yalanlara inanmayı bırakalım. Hoşuma giden yönü kendini çokça ciddiye almaması ve her zaman gördüğümüz sadece hristiyanlığı eleştiren belgeseller yerine tüm dinleri karşısına alıp dalga geçmesi. İlk kez bir belgeselde "kişisel inançlara saygı" ilkesinin dışına çıkılıp, basbayağı alay ediliyor. Hem de müslümanın'dan, mormon'una, marihuana'ya tapandan, papa'ya kadar hepsiyle. 
Bir tarafım, keşke daha bilimsel ve ispat dolu olsaydı derken, diğer tarafım, manyak mısın ne gerek var, çok güzel olmuş içimin yağları son derece eridi. Öyle başa böyle tarak! Diyor... Aman kaçırmayın derim, IF İstanbul'da oynuyor...

28 Ocak 2009 Çarşamba

Gummo
















1997
Harmony Corine
****
Bir sürü "Cilasız Amerika" filmi çekildi ama bunda ruh var. John Waters filmlerinin gerçek üstü kısmını çıkarın işte size Gummo. Yönetmen, "Ken Park"ın senaryosunu da yazmış, ki onu da çok sevmiştim. Aslında kendisi bir "skate board" genciyken, konu ile ilgilenen bir yönetmenin yanında pişmiş. Her ne kadar kaotik bir anlatımı olsa da görselliğin zenginliği ve anlatımdaki uyum mükemmel. Belgesel tadında araya atılmış film parçaları, profesyonel olmayan oyuncular gerçeklik havasını destekliyor. Müzikler'de görüntüler gibi parçalı bir mozaik oluşturuyor. Film Ohio'da bir kasabada geçiyor. Umutsuz ve cahil Amerikan kasabasında gerçek yaşam neye benziyor bunu anlatıyor. Özellikle John Waters sevenler kaçırmasın. "Gummo"nun kelime anlamı yok, film için türetilmiş bir kelime olmalı.

Filth and Wisdom















2008
Madonna
**

Yani olmamış be. Madonna'dan "Sex" kitabı gibi güzel bir iş bekledim ama yakınından bile geçmiyor. Filmde övebileceğim birşeyler aradım ama yok bulamadım. Hem yazmış, hem yönetmiş hem de yapımcılığını yapmış. Bu arada senaryoya Guy Ritchie'nin yardım ettiği söyleniyor ben de başkalarının yalancısıyım. Üzgünüm be Madonna bir dahaki sefere inşallah. Gogol Bordello ilginç olmuş tabi. Ay yok burdan da bişe çıkmıycak, kötü be işte. Bildiğiniz kötü. İçim sızlıyo ama bu satırları yazarken, Madonna neticede. 

Whatever Works























2009
Woody Allen
?

Vallahi ben dediydim. Larry David bir Woody Allen filminde oynamazsa gözlerim açık gidecekti. Dört Avrupa filminin ardından Woody Allen New York'a geri döndü, her sene bir film çekme geleneğine ve o bildiğimiz tarzına oturacağını düşündüğümüz bir film çekti. Çekimler tamamlandı. 2009 başında film vizyonda. 
Merakla bekliyoruz...

Vicky Christina Barcelona
















2008
Woody Allen
****

Woody Allen'ın tutkulu bir şekilde hayatını adadığı kadın-erkek ilişkilerini analiz edip açıklama gayreti ve anlattıklarının basitliği ve sahiciliği beni çok etkiliyor. Asıl güzel olan ise bu kadar ciddi bir işi yapan bir yönetmenin komedi türünü seçmiş olması.
Woody Allen sinemasının "Hollywood Ending" ile başlayan bir son döneme girdiğini düşünebiliriz. Bu son dönemde klasik Woody Allen oyuncularının da değişmesi ile elimizde kalan şey aslında eski döneme göre daha yalın diyebiliriz. Ancak bu yalınlığın yanında eski güçlü diyalogları da maalesef kaybetmiş bulunuyoruz. Kişisel olarak, filmlerinin Türkiye'de bile vizyona girmesi ve artık kitlelerin seyrediyor olması beni sevindiriyor. Napalım eski filmleri ile avunuruz. 
Hepsi iyi oyunculardı ama sanırım Penelope Cruz yönetmeni daha iyi anlamış derim ben. 
Filmin bir özelliği de, sanki bugüne kadar ki Woody Allen filmlerinin ilişkiler hakkındaki çözümlemelerinin bir sonucu gibi olması. "Bu kadar şey söyledin sevgili Woody, peki nasıl olmalı senin için ideal bir ilişki?" denildiğinde işte bu film ile birçok yanıt verilir. Ancak dediğim gibi olabildiğince yalın ve işlemesiz bir yanıt.
Bir de New York'un bu filmde olmaması konusu var. Woody Allen'ın her filmine şehir dokusunu yedirmeye çalıştığı aşikar. Mekan'dan bağımsız film çekmiyor. Aslında Woody Allen'ın New York aşığı olması bir kenara "Şehir"lere meraklı olduğunu söylemek sanki bundan sonra daha doğru olacak. 
Vicky Christina Barcelona, Woody Allen sevmeye sevdalı herkes için bir giriş filmidir. Mutlaka seyredilmeli.

The Fountain
























2006

Darren Aranofsky
***
Ölüm teması çok işleniyor ancak yaşamı anlamak için ölüme her zaman ihtiyacımız olacak. Özellikle The Fountain gibi ölüm'e farklı bir dil ile yaklaşmaya çalışan filmler iyidir güzeldir.

Aklımda kalan şu oldu, yaşamın devam edebilmesi için ölmemiz gerekiyor. En sevdiğim yanı da nebula benzetmesi idi. Nebula'nın içindeki görüntüleri tebrik ederim. Yaratıcılık isteyen bir nokta. Daha iyi olabilirdi ancak yine de gerçekçi olmuş. Örneğin kürenin hızı ve nebulaya yaklaşma süresi iyiydi.
Yönetmen daha önce"Requiem for a dream" ve "Pi" gibi filmler çekmiş. IF 2009'da "The wrestler" isimli filmi gösterimde olacak. Yakın dönem projeleri ise "The fighter" ve "Robocop" 

All the boys love Mandy Lane
























2006

Jonathan Levine
**
Bu filmin 2009 If İstanbul'a neden dahil edildiğini anlatmak isteyen biri varsa lütfen yardımcı olsun.
Film, güncel Teksas gençliğinin haşin katil'in eline düştüğü bir çiftlik ve tüm gençlik korku sineması klişelerinin arka arkaya sıralanmasından ibaret.
Göze çarpan bir oyunculuk veya sinema ile ilgili herhangi bir detay yok. 
Yönetmenin bir diğer filmi The Wackness da festivalde oynuyor ve bu da bir gençlik filmi.